27 Nisan 2016 Çarşamba

Okurken sürekli elimi ağzıma götürdüğüm , gözbebeklerimin irisini aşıp gözümün geneline yayılmasına yol açan bir kitap hakkında nasıl bir yazı yazabilirim bilmiyorum .Daha önce hiçbir kitabı okurken bu kitap hakkında yazı yazmalıyım yahut altını çizmeliyim diye düşünmedim. Ben sade bir okuyucuyum . Ne yanına bir kahve ne de fosforlu bir kalem , sayfaları çevirecek sağlam bir elim olsun yeterlidir . Lakin bu kitabı okumaya başladığımda biyografi kısmında bile elim kaleme ilahi bir güçle çekilip bir kaç yeri kendiliğinden işaretledi . İnanın ne ara kitap kalem izleriyle doldu haberim bile yok . Konuyu kendi kitap okuma alışkanlıklarımla dağıtmadan adıyla dahi sarsıcı bir vuru yapan Boyalı Kuş 'la devam edeyim yazıma.
Bahsi geçen romanımız soğuk insanların soğuk ülkesi Polonya'da , Almanların tarih sahnesinde bir şahin misali uçuşa geçtiği dönemlerde vuku buluyor . Kapağındaki ateş kırmızısının sembolize ettiği gibi yakıcı bir hikaye - keşke olmasaydı dediğimiz nice olaylar gibi- kitabın ilk on sayfasından itibaren başlıyor . Irkçılık , şiddet , ensest ve adını yazmazsam belki dünya üzerinden silinmesine bir katkım olabileceğine inandığım diğer cinsel sapıklıklar kitabın ana unsurlarını oluşturuyor . Ve hepsinin tanığı olan küçük bir çocuk , yarı otobiyografik nitelikte ürpertici bir roman , soğukkanlı bir dille anlatılmaya başlanıyor . Roman o çocuğun cılız sesiyle bize seslenerek asla unutmamamız gereken o basit olguyu tekrar önümüze sunuyor , boyalı bir kuşu sevecek kadar insan olmamız gerektiğini.
Kitabın başlarında aklımıza belki de nasıl yazarın üslubu bu kadar duygusuz olabilir sorusu bir çekiç misali gümleyip bizi rahatsız edebilir . Lakin on üç yıllık okuyuculuk hayatımda öğrendiğim kadarıyla başından yoğun olaylar geçmiş insanlar , satırlarına duygu kırıntısı koyma ihtiyacı hissetmiyor . Bunu yazarımız Jerzy Kosiński ' de , Selimoviç' te ve Angela'nın Külleri yazarı Frank McCourt 'un inşa ettikleri kelimelerde de tanık olabiliriz.
Son olarak kitabın acı hikayesine karşın ağlamadım . Bunda yazarın dilinin etkisi olduğu kadar , o küçük çocuğun gücüne saygısızlık etmemek içindi.
Boyalı Kuş zihni kaldırabilecek her insanın okuması gereken "güçlü" bir roman. Yazarlar sözlüğümde ona da yer açabildiğim için durur doluyum. Görürseniz arkasına bakmanız yeterli . Alacaksınızdır .